Kül rengi bir hava. Şafak söktü sökecek. Gecenin ağır ve derin uykusundan sıyrılıp yeni bir güne merhaba demenin tan vakti. Arafa caddesinde sabahın tenha trafiğinden faydalanan koca bir TIR büyük bir gümbürtüyle hızla yol alıyor. Ardından bir polisin düdük sesi gümbürtüye eşlik ediyor. Ve sonra yeniden sessizlik
Toplanma yerine varıyoruz. Kandil’e yolcuyuz. Güney
Kürdistan’ın serin kışında bugünlerde sıcak mı sıcak bir gündem var. Gerilla
Şengal’de kalacak mı çıkacak mı? Türk devletinin Güney’deki işgali ne olacak?
Önemli bir gündem, zira bu durum Şengal ve Êzîdî Kürtlerin geleceğini etkileme
kadar, tüm Kürtlerin de geleceği açısından da oldukça önemli.
Federe Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani’nin son
haftalarda PKK’ye dönük tehditleri, yeni bir birakujî savaşı olarak okunan
“gerekirse güç kullanırız” açıklamaları, Kürtler tarafından büyük tepki
topladı.
İşgalci bölge devletlerinin böl-yönet politikalarıyla yüz
yıldır sömürge olan Kürdistan’da bu devletlerin de kışkırtması sonucu farklı
Kürt partileri arasında onlarca yıl da birakujî savaşı yaşandı. Ancak bugün
bölgede yaşanan gelişmeler Kürtlere özgürlük umudu bahşederken, birakujî
savaşının yeniden ağza alınmış olması herkeste bir öfke patlaması yaratmış
durumda.
Sokaktaki sade bir vatandaştan, siyasetçiye, sanatçıya,
aydına, fırıncıya, işçiye, esnafa varana dek herkes böyle bir savaş durumunda
Kürtlerin bir yüz yıl daha kaybedeceğinin farkında.
İşte tam da böyle bir dönemde, Kerkük daldığı ağır uykunun
kollarından sıyrılıp, kendi halinde olağan bir güne hazırlanırken bir grup eski
pêşmerge Kandil’e doğru yola çıkmaya hazırlanıyor.
Kimi 50, kimi 60, kimi 70 yaşında. Her biri defalarca
feleğin çemberinden geçmiş, kefen bezini defalarca yırtıp atmış insanlar. Kah
Saddam zulmüne karşı kılıç kuşanmış, kah Türk ordusuna karşı mevziye yatmış.
Hepsinde onulmaz bir yara açan ise bugün hatırlandıkça binlerce ah çektiren
birakujî savaşları olmuş.
Belki de en çok onlar anlıyor Şengal’de birakujî savaşının
ne anlama geleceğini. Ve belki de en fazla onlar anlıyor bunun Kürtlere neler
kaybettireceğini. Onun için dört bir yana haber salmışlar. Dêrin Pêşmergesi
(1991 öncesi pêşmergeler) olarak bugün yeniden dağlara dönecekler yüzlerini.
Sabahın ilk ışıklarıyla Kerkük’ten yola çıkıyoruz. İlk
hareket yerinde onlarca araçla başlayan yolculuğumuz Taqtaq ve Koye’de artık
uzun bir konvoya dönüşüyor. Aynı saatlerde Süleymaniye, Şehrezor ve Raperin
alanlarından da çok sayıda kişinin Kandil’e doğru yol aldığını haber alıyoruz.
Uzun bir konvoyla
Kandil’e giriş yapıyoruz. Pêşmergeleri bir gerilla grubu karşılıyor. Sıcak
karşılamadan ve hal hatır sormalardan sonra sayıları 200’ü geçen pêşmergeler
basın açıklaması yapıyorlar.
Basının ilgisi oldukça büyük. Güney Kürdistan’ın bazı
televizyonları basın açıklamasını canlı yayında veriyorlar.
Dêrin Pêşmergeleri sırtlarını Kandil’in yüksek dağlarına
yaslayıp ülkelerindeki işgale ve birakujî savaşını yeniden hortlatmak
isteyenlere karşı, “biz buna asla bir daha izin vermeyeceğiz” diyerek
açıklamaya başlıyorlar.
Farklı alanlardan gelenler adına birer temsilci konuşma
yapıyor. Tüm konuşmaların ortak noktası, ‘Türk devletinin Güney’deki işgaline
son, kardeş kavgasına hayır’ ve Kürtlerin birliğinin sağlanması için ‘ulusal
kongre’, oluyor.
Konuşmalar Kandil’in yüksek ve sarp dağlarından, derin ve
uzun vadilerinde yankılanıp tüm Kürdistan’a yayılıyor.
Kandil’de ortaya çıkan bu fotoğraf Kürtlerin artık yeni bir
birakujî savaşına mahkum edilemeyeceğinin, Kürdün artık ulusal birlikten öte
tek bir seçeneği kabul etmeyeceğinin fotoğrafı oluyor. Dêrin Pêşmergeleri
yaptıkları açıklamanın, sarf ettiklerin sözlerin bilinci ve ağırlığında olarak
başları dik ve gururla ayrılıyorlar Kandil’den.
Yol boyunca sohbetler ediyoruz. Kah şakalaşmalar, kah derin
siyasi tartışmalar kah çıldırtıcı sessizlik içinde dağların zirvelerine takılan
düşünceler.
Tam da böylesi bir sessizlik anında söze başlıyor, Mam Ali.
“Biz çok yanlışlar yaptık. Çok acılar çektik, birbirimize de çok çektirdik bu
acıları” diyor ve ekliyor: “Oysa bir hayalimiz vardı. Özgür bir Kürdistan’da
hepimiz birlikte bir hayat paylaşacaktık.” Taqtaq’ten geçerken, bir çocuk
sevecenliği ve coşkusuyla, “burası benim ana vatanım” diyor. Hepimiz ona
bakıyoruz. “bakın bu uzakta gördüğünüz köy var ya, işte benim çocukluğumun
geçtiği köy burası” diyor. Sanki yeniden çocuk oluyor, sanki işaret ettiği
köyün sokaklarında çocukluk arkadaşlarıyla yeniden bir oyuna dalıyor.
Mam Ali biz sorunca “vala ben de bilmiyorum ama sanırım 75
yaşındayım” diyor. 1960’lı yıllardan 90’lara kadar YNK’de pêşmergelik yapmış.
Liva komutanıymış. Sonra yanında oturan ondan 10 yaş küçük arkadaşı anlatıyor;
Mam Ali namı büyük bir pêşmerge komutanıydı. Şimdilerde de gidin sorun tüm
parti yöneticileri, tanınan bilinen insanlar Mam Ali’yi bilirler, tanırlar,
diyor. O Mam Ali’yi anlatırken, Mam Ali mahcubiyet yaşıyor.
Mam Ali bütün bilmiş görmüşlüğüyle Kürtler arası bir savaşın
Kürtlere neler kaybettiğinin bilinciyle bütün Kürtlere sesleniyor: “Birakujî
sömürgeciliğe hizmet, Kürtlere felakettir.” İzlenim / Halit Ermiş Kandil
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com - www.lekolin.org - www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html