Türkiye çöküyor. Ver her geçen
gün bir yerde başka bir çöküş haberi geliyor. Çöküş gözle görüldüğü halde,
çöküşün nedenlerini araştırıp giderme yerine, tipik Ortadoğu refleksiyle,
çöküşün nedenlerini kendi zihniyet yapılanması ve yanlış pratik politikalarında
arama yerine, “dış güçler, dış mihraklar” başka suçlular aranmaya başlanıyor.
Gerçekten de Türkiye kötünün de
ötesinde berbat yönetiliyor. Yönetilmiyor, tüm değerleri bir çapulcular ordusu
tarafından soyuluyor. Öyle ki, 16 yıldır aralıksız iktidarda olanlar, ortaya çıkan
Çöküş emarelerinin müsebbibi olarak iktidarda olmayanlar, iktidar dışında
kalanlar gösteriliyor. Hâlbuki dünyanın neresine gidilirse gidilsin ve kime
sorulursa sorulsun, bugün Türkiye’de olup bitenlerin tek sorumlusu; iktidar
olarak gösterilir. Ancak burası Ortadoğu yani Türkiye. Buralarda olup
bitenlerin gerekçelerini hep bir yerlere bağlama bir kültürdür. Tedbir almaz
ancak bir şeyler olduğunda, kendi tedbirsizliği dışında her şey masaya
yatırılır.
Örneğin, son zamanlarda
Karadeniz’de özelde Ordu’da yaşanan felaketlerin sorumlusu-eğer utanılmazsa-
kaderdir denilecek. Kader ise, yazılanlar çekilir denilecek. Hem de şikâyet
etmeden. Kadere karşı çıkmak tanrıya karşı çıkmak olacağı için, şikayet edenler
bir de aforoz edilecek. Halbuki herkeste biliyor ki, cennet gibi topraklara
sahip Karadeniz’de HES’lerle neredeyse yaşanılamaz hale gelmiştir, Karadeniz.
Öyle ki, artık Karadeniz toprakları suları içine alamaz, alamadığı için her
geçen gün bir yerde bir felaket haberi gelmekte, binlercesi, yüz binlercesi per
perişan edilmektedir.
Karadeniz’deki felaketi ortaya
çıkaran sebepler bilindiği halde, birilerine yükleme tek kelimeyle ifade edecek
olursak; YALANDIR. Karadeniz coğrafyası aç gözlükten dolayı birilerine peşkeş
çekilmeseydi, aç gözlü bir şekilde coğrafyasıyla oynanmasaydı bugün Ordu’da
olup bitenler ortaya çıkar mıydı? Çıksaydı bile, sonuçları bunlar olur muydu?
Tek kelimeyle, cevap HAYIR
olurdu.
Başka bir felaket ise Dolar’ın
birkaç gün içerisinde 7 Lira’ya doğru tırmanmasıdır. Dolar tırmanırken enflasyon
ise yüzde 15 geçmesidir. Günlük olarak milyarlarca doların kaybedilmesidir.
Adam akıllı oturup bu durumun temel nedenlerini arama yerine, “Hey Amerika, Hey
Trump” diye ortalarda boş boş böbürleniliyor. Oraya buraya bir laf
sokuşturuluyor. Bunlar yetmiyor, neme nem bir millet olunduğu, bilmem ne kadar
zorluklardan geçilerek ayakta kalındığı yalanı etrafa pompalanıyor.
Evet, bu millet çok büyük
zorluklarla gelmiştir. Ancak bu milletin sözde egemenleri, ensesi kalın
olanları, bu milleti savaşa sürerek milyonlarcasını ölüme itenlerin Birinci
Dünya Paylaşım Savaşı’nda nasıl tüydüklerini herkes görmese de, biliyor. Osmanlıyı
ilk terk edip kaçanlar, Osmanlıyı savaşa sürenlerdi. Talat gibi, Enver gibi,
Cemal Paşa gibi.
Evet, Türkiye’yi soyup soğana
çevirenler, halkın cebinde olan son kuruşa göz dikenler, yeniden en büyük
başarı ve en büyük maharetleri olan hamasete siyasetine başvuruyorlar. Yine
büyük büyük laflar ediyorlar. Yine, “Bir Türk Dünyaya Bedeldir” nakaratına
başvuruyorlar. Yine, “Ne Mutluyum Türküm Diyene” diyerek, halkı galeyana
getiriyorlar.
Hamasetleri sadece söz ile
sınırlı kalmıyor. Fakirin ve fukaranın cebindeki son kuruşu da aynen Aziz
Nesin’in Zübük’ü gibi, göz dikiyorlar. Alıyorlar. Çalıyorlar. Çırpıyorlar. Bir
de utanmadan yaptıklarının kamuflajını dış güçlere yığıyorlar.
Türk halkı zorluk yaşamaya
alışmış, zorlandıkça dişini biler, yarasına tütün bastırırcasına acıktığında midesine
de taş bastırır, yine de şikayet etmesine etmez de, onun sırtında geçinenler
Dolarlarla Malta’da, Man adasında ve dünyanın başka yerlerinde iş çevirirler.
Dünün fakir-fukarası olan Kasımpaşalı Tayip, bugün Türkiye’nin en zenginleri
arasında yer almasına ise, nedense hiç tartışılmasına izin verilmez. İzin
verilmediği gibi, birileri bu zenginleşmenin sırrına dokunduğunda ise
mahkemeleri boylar. Bunların yüzlercesini bir çırpıda saymak ise mümkün.
Evet, Türkiye çöküyor. Tuhaf olan
ise Türkiye çökerken birileri, bazıları ise akıl almaz bir şekilde yükseliyor.
Dolarlarına dolar katıyor. Zenginliklerine ise zenginlik.
Türkiye çöküyor, hem de günlük
olarak milyar dolarlar ziyan ederek. Hem de giderek tecrit edilerek. Doların o
kadar yükselmesi, Türkiye’nin o kadar dibe vurmasının elbette birçok nedeni
vardır. İlk nedeni hiç şüphe yok ki, kötü idarecilerindendir. Kötü
yöneticilerinden. Ve bunun kaynağında ise yetiştirilme tarzları olan;
milliyetçiliktir, dinciliktir, erilciliktir. Bunun ise başka halklara katliam
ve soykırım olarak yansıyacağı ise açıktır. Bir coğrafyada başka renklere karşı
çok acımasız bir tarzda soykırımlar uygulanırsa ve bu bir tarz haline
getirilerek başka halklara karşı sürgit savaş halini alırsa, orada o coğrafya
düze çıkamaz. Zalim’in zulmü varsa fakirinde ahı vardır misali, o coğrafyada yaşayan
ve katledilenlerin ahı onları katledenlere hiç rahat verir mi? Kaldı ki,
katledilenler eğer kendilerine gelebilirler ise ve eğer katledilenlerin
gençleri karar verip, mücadeleye girişirler ise, Türkiye rahat edebilir mi? Bu
mümkün mü?
Evet, Dolar yükselmeye
yükseliyor. Birileri ise çaldıkça çalıyor. Birilerinin akılsızlığı Türkiye’ye
ise felaket olarak yağıyor. Battıkça batıyor. Yaklaşık 34 yıldır süren savaşa
ise paralar yağdıkça yağıyor. Halbuki bu savaşa yağan paralar, eğer Türkiye’nin
ihtiyaçlarına yatırılsaydı hangi Trump’un ya da hangi Trumpların hödlemesi
Türkiye’yi etkileyebilirdi ki?
Çöküşten çıkmanın ve kurtulmanın
yolu; Türkiye sadece ve sadece kendi cebini düşünen ve beyinsel olarak hasar
görmüş yöneticilerinden kendini kurtarabilirse ve buna bir de iç barışını
eklerse, hiçbir güç ama hiçbir güç ne onu parçalayabilir, ne onu eze bilir ne
de ona istediği zaman istediği lafı söyleyebilir.
Kasım Engin